12 Ağustos 2022 Cuma

hey*

 önceki yazılarıma sadece bir göz gezdirdim. o kadar saçma sapan düşüncelerle dolu olduğuna eminim ki okumaya yeltenmedim bile. en eski, bu iki üç sene öncekilerden değil bu sene yazılmışlardan bahsediyorum. birkaçını kaldırdım ve birkaçı da duruyor. tam okumadığım için hangileri daha iyiydi bilemiyorum, bir ara tekrar göz atarım.

ben bu bloga hiçbir şey sığdıramam. kimse hiçbir şey sığdıramaz. eğer bütün vaktimi burada yazmaya harcasaydım, ayrıca yetişkinliğe yakın olsaydım belki pek çok şey yazmaktan çekinmezdim ama ayda yılda bir kez uğradığım yerde benim konuşacağım hiçbir şey yok. 

her gün yeni şeylere fırsat vermeye çalışıyorum, tembelliğimi devam ettiriyorum ve insanları kendimden uzaklaşmalarına sebep oluyorum. bunun yanında kapsamlı şekilde sayabileceğim pek çok eylem var tabii ama bir şeyler yazasım yok, zaten her zamanki gibi aklıma geleni uçuuryorum. 

kendimi kabullendim mi, bilmiyorum. belki eskisine göre daha iyidir. insanlara karşı tutumum veya ilişkilerim iyileşiyor sanıyordum ki hakikaten sosyal hayatım beni pek huzursuz etmemeye başlamıştı fakat son zamanlarda gene eski halime dönüyormuşum gibi hissediyorum. belki çıkarcı biriyimdir, belki saf sevgi besleyebildiğim insanlar yoktur, belki hiçbir şey merak etmiyorumdur, belki de yalnızca eğlenmek ve bir süreliğine kafam güzel takılmak istiyorumdur. 

düzene ayak uydurabildiğim için pek sıkıntı çıkarmıyorum. yani tam olarak ayak uyduramasam da öyleymiş gibi gösterdiğim için hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. istediğim bir şeyler yeni yeni olmaya başladı ama pek hayalim yok. ne yapacağıma karar veremiyorum ve kafamda bir şeyler oluşsa da harekete geçmiyorum, herkes gibi. herkes gibi dememe gerek yok zaten ben herkesim. 

kısacık hayatımda belki bunu demek için çok gencim ama yaşama amacımı bulamamışken ne yaparsam yapayım pişman olacakmışım gibi hissediyorum. seçtiğim şeyin gidişatını veya sonunu beğenmediğimde hala bir şeyleri değiştirebileceğime inanmadığım için bu kadar korkuyorum bir şeylerin peşine düşmeye, bir şeylere başlamaya. ne yaparsam yapayım yok olup gideceğim, ne yaparsam yapayım pek bir önemi olmayacak ama bir yandan bu yaşamım çok değerliymiş gibi geliyor. her neyse ne zaman varoluşsal aptal sancılarımı yazsam veya bunun hakkında konuşsam sonrasında pişman oluyorum o yüzden uzatmayacağım.

en alakasız kişiler beni dostum dediğim ama anlamını bile kavrayamadığım bu derin ilişkiler yürütmeye çalıştığım kişilerden daha iyi tanırken ben ne yapacağımı bilemiyorum. zaten her halükarda yanlış anlaşılıyor ve etiketleniyorum. çevremdekiler dosdoğru benimle iletişim kurmak yerine kafalarındaki beni daha da doldurarak asıl olan ben olarak kabul ediyor. ben boktan biriyim.

ne kadar sıradışı biri olduğumu düşünmek istesem de, yok. sıradan olduğumu biliyorum ve bunu kesinlikle kabul etmeliyim. ayrıca pek çok durum ve faktörü fark etmeliyim ki benliğim güvende olsun. pek çok duyguyu, hissi, pek çok tecrübeyi, bilgiyi, pek çok fikri ve düşünceyi öğrenmeliyim ki o zaman bir şeylere karar vermek veya bir şeyleri benimsemek için aklım selim olsun.

bir şeylerden bahsetmek istemezken gene aklıma geleni yazıverdim. ileride kaldırmazsam iyi. affedersiniz, kaldırırsam daha iyi. değişim ya da farklı bir bakış açısıyla önceki günden daha dolu olma durumu iyi bir şey. bazı durumlarda kötü oluyor gerçi. şu anlık böyle düşünüyorum, lütfen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder